Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sanchez Amor, Türkiye hakkında düzenlenecek yıllık rapora ilişkin, “Rapor içerisinde olumlu görüntüleri aktaracağız. Aramızdaki bu yeni havayı aktarıyor olacağız” dedi
Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sanchez Amor, Türkiye hakkındaki yıllık rapor hazırlıkları kapsamında gerçekleştirdiği ziyarete ilişkin AB Türkiye Delegasyonu’nda basın toplantısı düzenledi.
Amor, Rusya’nın Ukrayna’ya düzenlediği askeri harekata ilişkin, “Bugünkü basın toplantısının konusuna geçmeden önce içinde yaşadığımız krize dair görüş belirtmek istiyorum. Biz buna Rus krizi diyoruz, Ukrayna krizi değil. İçinde bulunduğumuz durumda Türkiye’nin içinde bulunduğu konuma bakacak olursak coğrafi olarak dünyanın bu bölgesinde önemli bir pozisyonda olduğunu görüyoruz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın net bir tutum sergiliyor olmasını büyük bir memnuniyetle izliyoruz. Batı dünyası birlik içinde hareket ediyor, Türkiye’nin de bizimle birlikte olduğunu görmekten gurur duyuyoruz” dedi.
‘KARŞILIKLI GÜVEN TAZELİYORUZ’
Amor, hazırlanacak rapora ilişkin ise şunları kaydetti:
“Rapora geçecek olursak, Türkiye’nin aday ülke olması nedeniyle her yıl düzenlediğimiz bir rapor var. Bunu yıllık olarak düzenliyoruz. Rapor, uyumlandırma çalışmaları, hangi alanlarda gerçekleştirildiği ya da gerçekleştirilmediği yönünde. Oldukça karmaşık bir süreci değerlendirdiğimiz bir rapor. Siyasi ve politik olarak da gelişmeleri değerlendiriyoruz. Bundan önceki rapor geçtiğimiz mayıs ayında yayımlanmıştı. İlişkilerimiz içindeki en olumsuz dönemi ele almaktaydı. Sonraki rapor için de çalışmalar başladı. Bu normal hazırlıklarımız çevresinde raportör olarak çalışırken siyasi tablonun bütününü yakalamaya çalışıyoruz. Hükümet adına siyasi isimler ile görüştüm. İstanbul ve Ankara’da büyükşehir belediye başkanları ile görüştük, STK’lar ile görüştük. Barolar Birliği Başkanı ve akademisyenlerle görüştük. Bütün bu ziyaretler çerçevesinde daha önce edindiğim izlenimi teyit etme imkanı buldum. Yeni bir hava içindeyiz, bu son derece olumlu bir hava. Karşılıklı güven tazeliyoruz, canlı bir siyasi ortam olduğunu gördük.”
TÜRKİYE’NİN RUSYA’YA KARŞI POZİSYONU
Amor, Brüksel’e döndüğünde meslektaşlarına Türkiye hakkında pek çok olumlu gelişmenin olduğuna dair bilgi vereceğini belirterek, şöyle konuştu:
“Bunların kağıt üzerine yansıtılmasını isteyeceğim. En önemlisi Türkiye’nin Rusya’ya karşı aldığı pozisyon. Bugün itibarı ile görüyoruz ki güvenlik ve savunma alanında beraber çalışıyoruz, bunun vurgulanmasını isteyeceğim. Türkiye’nin göç konusunda da mükemmel bir rol oynadığını söylemek isterim. Ülkenizde misafir etiğiniz pek çok göçmene ev sahipliği ediyorsunuz, Türkiye’nin bu çabasını takdirle karşıladığımızı söylemek isterim. Raporumuzda üst düzeyli konuların farklı alanlarda da devam ettiriliyor olmasını ekleyeceğiz. En gerçek ve en somut olanın Gümrük Birliği olduğunu düşünüyoruz. Gümrük Birliği’nde kaydedilecek çalışmaların en gerçekçi, elle tutulur çalışmalar olacağına inanıyoruz. Bu konuda oturup beraberce konuşabiliriz, konuşmaya başlamamız gerektiğini düşünüyorum. Şunu unutmamak gerekiyor ki Gümrük Birliği’nde kaydedilecek gelişmeler siyasi reformlar tarafından eşlik edilmesi gereken gelişmeler. Gümrük Birliği’nde alınacak herhangi bir kararda ne konseyin ne de AB üyesi ülkelerin tek başına söz hakkı bulunmuyor. Bu parlamentonun vereceği bir karar. Parlamento da Gümrük Birliği ile ilgili herhangi bir konuya siyasi reformlar eşlik etmediği takdirde onay vermeyecektir.”
Amor, gelişmelerin istenilen düzeyde olmadığı alanların da olduğunu kaydederek, “İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda geçtiğimiz yıllarda nerede duruyorsak, halen aynı yerde durmaya devam ediliyor. Bu biraz şevk kırıcı ve üzüntü verici bir durum. Görüyoruz ki yeni bir duruş bu alanlarda yok. Böyle bir izlenim edinmedik. Ziyaret öncesindeki izlenimlerimiz aynen devam etti. Bu alanlarda önemli bir değişiklik olmadığını görmek üzüntü verici. Her ne kadar yasalarda bazı değişiklikler yapılsa da halen savcıların yorumu, mesela devlet yetkililerinin eleştirilmesi konusunda medyadan ya da özel kişilerden, bireylerden gelen kişilerin yorumlanması konusunda halen hüküm verme yoluna gidilen bir tavır içerisinde olduklarını görüyoruz” dedi.
KAVALA VE DEMİRTAŞ KARARI
Raporun içeriğinden bilgiler paylaşan Amor, şöyle devam etti:
“İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü denildiği zaman yine görüyoruz ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kavala ve Demirtaş kararları ile ilgili almış olduğu kararları uygulama konusunda bir isteksizlik var. Biz bunu dile getirdiğimizde Türk yargısına müdahale ettiğimize yönelik eleştirilerle karşılaşıyoruz. Fakat şunun ayırdında olmak gerekiyor. Bunun müdahili olduğumuzu düşünmüyoruz. Çünkü Türk devleti, Türk hükümeti değil ama Türk devleti bütün bu süreçlerin bir parçası ve esasında kurucusu. Türk devleti Avrupa Konseyi’nin kurucusu. Konvansiyonun bir parçası. Dolayısıyla Türk devleti bütün bu süreçlerin tesis edilmesinde dahil olmuş ve bütün bu süreçlerin ortaya konmasında devlet olarak dahil olmuş ve kurmuş olan devletlerden bir tanesi. Dolayısıyla yargı da, devletin bütün organları da bu sistem içerisinde yer alıyor zaten. O yüzden bizim bu yaptığımız yorumların müdahale olduğunun söylenmesi doğru değil diye düşünüyoruz. Çünkü Türk devleti, devlet olarak yükümlüğünü yerine getirmesi beklenen bir konumda. Avrupa Konseyi’nin bir parçası. İnsan Hakları Konvansiyonu’nun bir parçası. Türk anayasasının içerisinde olan şeylerin uygulanmasını istemek dışında bir şey yapmadığımız için bunun müdahale olmadığını düşünüyoruz.”
İnsan hakları ile bağlantılı ele alınabilecek pek çok başka konunun olmasına karşın raporda genel olarak olumlu görüntüleri aktaracaklarını belirten Amor, “Aramızdaki bu yeni havayı aktarıyor olacağız. İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü alanında beklenen gelişmelerin kaydedilememiş olduğundan bahsediyor olacağım. Bu raporda farklı ele alacağımız şeylerden bir tanesi şöyle olacak; bu defa daha hedeflenmiş eleştiriler, daha nokta eleştiriler yer alacak. Bundan önceki raporlarda daha genel ifadeler kullanırdık, yani genel bir ifade ile Türk yargısı derdik. Türk eliti, Türkiye’deki siyasi partiler derdik. Genel ifadeler kullanırdık. Bu sefer daha özel tanımalar olacak” diye konuştu.