
Trump Amerikası Otoriterleşiyor mu? Bilim İnsanları Alarmda!
ABD'de siyaset bilimciler arasında yapılan bir anket, ülkenin liberal demokrasiden otoriterleşmeye doğru hızla ilerlediği yönünde endişeleri artırdı. Bright Line Watch adlı ankete katılan 500'den fazla bilim insanı, Amerikan demokrasisinin performansını değerlendirerek kaygı verici sonuçlara ulaştı.
ABD Demokrasisi Tehlikede mi?
Anket sonuçlarına göre, Trump'ın başkan seçilmesinden sonra 67 puan verilen Amerikan demokrasisi, ikinci döneminin ilk haftalarında 55'e kadar düştü. Dartmouth'tan Profesör John Carey, bu düşüşün ani ve endişe verici olduğunu belirtiyor. Carey, "Kesinlikle bir fikir birliği var: ABD yanlış yönde ilerliyor" diyor. Bu düşüş, Bright Line Watch'un 2017'de anketlere başlamasından bu yana en büyük düşüş olarak kayıtlara geçti.
Ankette katılımcılar, hükümetin basına müdahalesi, siyasi muhaliflere yönelik cezalandırmalar ve yasama ile yargının yürütme yetkisini denetleme kapasitesi gibi 30 farklı demokratik performans göstergesini değerlendirdi. Harvard'dan Profesör Steven Levitsky, "Bir tür otoriterliğe kaydık" diyerek durumun ciddiyetini vurguluyor. Levitsky, bu durumun hala geri döndürülebilir olduğunu, ancak ABD'nin artık liberal bir demokraside yaşamadığını belirtiyor.
Rekabetçi Otoriterlik Nedir?
Akademisyenler, ABD'nin Çin gibi tek partili bir devlete değil, Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerde görülen "rekabetçi otoriterlik" modeline doğru kaydığını ifade ediyor. Rekabetçi otoriter sistemlerde, liderler demokratik yollarla iktidara gelir, ancak daha sonra denge ve denetleme mekanizmalarını aşındırır. Bu süreçte, yürütme organı kamu hizmetlerine ve yargıya kendi yandaşlarını atar, medya ve üniversiteler üzerinde baskı kurarak eleştirileri susturmaya çalışır.
- Yürütme yetkisinin genişletilmesi: Trump'ın göreve geldiği ilk aylarda yürütme yetkisini genişletme girişimleri.
- Medya üzerindeki baskı: Federal İletişim Komisyonu'nun (FCC) büyük yayın kuruluşları hakkında tahkikat başlatması ve Beyaz Saray'ın basına yönelik yeni sınırlamalar getirmesi.
- Üniversitelerin hedef alınması: Antisemitizm endişeleri gerekçesiyle üniversitelerin fonlarına el konulması veya tehdit edilmesi.
Princeton Üniversitesi'nden Kim Lane Scheppele, mevcut durumun Macaristan'daki Başbakan Viktor Orbán dönemini hatırlattığını belirtiyor. Orbán'ın, hükümeti eleştiren medya kuruluşlarının reklam gelirlerini keserek onları ekonomik olarak zayıflattığını vurguluyor.
Ancak, Buffalo Üniversitesi'nden emekli Profesör James Campbell, Trump'ın uzun süredir devam eden sorunları çözmek için meşru başkanlık yetkilerini kullandığını savunuyor. Campbell, Trump'ın tarifeleri şirketleri üretimi ABD'ye geri getirmeye zorlamak için kullandığına dikkat çekiyor ve Trump yönetiminin mükemmel bir iş çıkardığını düşünüyor.
Anket sonuçları ve uzman görüşleri, ABD'deki siyasi düzenin geleceği hakkında ciddi soru işaretleri yaratıyor. Ülkenin otoriterleşme eğiliminde olup olmadığı ve bu durumun nasıl engellenebileceği, önümüzdeki dönemde siyaset bilimcilerin ve kamuoyunun yakından takip edeceği bir konu olacak.