Sivil toplum örgütlerince oluşturulan Bursa Çevre Platformu, Uludağ’ın milli park statüsünden çıkarılarak “Alan Başkanlığı” adı altında Turizm Bakanlığı’na devredilme girişimlerine tepki gösterdi.
‘Alan Başkanlığı Yasası’na karşı çıkan sivil toplum örgütlerince oluşturan platform bileşenleri, Bursa Turizm İl Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptı.
Platform adına açıklama yapan Bursa Barosu Başkanı Metin Öztosun, “Uludağ için hazırlığı süren ve çalışmaları Turizm Bakanı tarafından basına duyurulan Uludağ Alan Başkanlığı kanun tasarısının TBMM’ne getirilip kabul edilmesi, Uludağ Milli Parkı’nın en önemli kaynak değerleri olan orman alanlarını, Alpin dağ çayırlarını, su kaynaklarını ve canlı yaşamı yok oluşa götürmek demektir” dedi.
“TARTIŞILAN ALAN 650 HEKTAR”
Öztosun, “Bugün, Uludağ Milli Parkı’nın milli park statüsünden çıkarılarak, Uludağ Alan Başkanlığı adı altında, 1. ve 2. gelişim bölgeleri ve kayak pistlerinin bulunduğu 650 hektarlık alanın Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilmesi tartışılmaktadır. Bu durumun olası tehlikelerini öngörebilmek için geçmişe bakmak yerinde olacaktır. Google Earth aracılığı ile elde edilebilecek Uludağ’daki maden ocaklarının görüntüsü, adeta bir mayın tarlasını anımsatmaktadır. Bu madenler; akarsuları kirletmekte, Uludağ’dan gelen akarsuları kullanan köylerdeki tarımsal etkinliklere büyük zararlar vermektedir.
“MİLLİ PARK YASASI İŞLEVSİZ KALACAK. BU BİR ÖNGÖRÜ DEĞİLDİR”
“Uludağ Milli Parkı’nın da farklı bir durumda olmadığını belirten Öztosun, şunları söyledi;
*Sürekli inşa edilen yeni oteller, artan yatak kapasiteleri ile birlikte “macera parkı” gibi inanılmaz gürültü kaynaklarının artması ile ekosistemin işitsel peyzajı da büyük zararlar görmektedir.
*Alan Başkanlığı yasalaşırsa, yönetim komisyonu; Belediye, Turizm Bakanlığı, Turizmciler, otel yöneticileri, Valilik, Milli Park Müdürlüğü’nden birer temsilciden oluşacaktır. Milli Park Müdürlüğü’nün sorumluluğu ve yetkisi işlevsiz kalacaktır. Milli parkı savunması gereken paydaşlar siyasi baskıya açık halde görevlerini yapamayacaktır.
*Bu yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren milli park yasası geçersiz ve işlevsiz duruma getirilecek ve Uludağ’da turizm sermayesinin yapılaşması hızlanacaktır.
“KAPADOKYA TURİZM SERMAYESİNİN İNSAFINA BIRAKILDI”
“Bu bir öngörü değildir” diyen Öztosun, “Ülkemizde Alan Başkanlığı uygulamasındaki kritik örnek bunu açıkça ortaya koymaktadır. 2019 yılında Kapadokya’da kurulan Alan Başkanlığı ile birlikte, bölge turizm sermayesinin insafına bırakılmış ve Göreme Milli Parkı, 2020 yılında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle milli park statüsünden çıkarılmıştır. Aynı politika Uludağ’da uygulanıp, bir süre sonra milli park olmaktan çıkarılacaktır. Uludağ 1961 yılından bu yana milli parktır ve milli park olarak kalmalıdır” ifadelerini kullandı.
“RANT PROJELERİNE KAPI”
Yetkililerin, Alan Başkanlığı Yasasını savunmak için, Uludağ’da yetki karmaşası olduğunu ileri sürdüklerini, ancak bu bilginin doğru olmadığına dikkat çeken Öztosun, şöyle konuştu;
*Uludağ’ın tek yetkilisi Tarım ve Orman Bakanlığı ile Milli Parklar yönetimidir. Yani bir yetki karmaşasından söz etmek mümkün değildir.
*Alan Başkanlığı ile amaçlanan; koruma kullanma maskesi altında Uludağ’da yeni gelişim bölgelerinin önünü açmak ve yıllardır mahkeme kararlarını aşamayan turizm sermayesinin yeni rant projelerine imkan sağlamaktır.
*60 yıldan bu yana milli park özelliği korunmaya çalışılan Uludağ, ne yazık ki son 15 yıldır gittikçe artan siyaset, turizm sermayesi ve yerel yönetim baskısı altında ezilmektedir.
*Uludağ’ın en değerli alanlarına inşa edilen yapılar Milli Parklar Yasasına açıkça aykırıdır ve dünyanın hiçbir milli parkında bu kadar yapılaşma yoktur.
*Geçtiğimiz süreçte 2. oteller gelişim bölgesinin alan genişletmesine yönelik iki kere karar alınmış ama Bursa Barosu, Şehir Plancıları Odası ve Doğader, bu kararlara karşı dava açıp mahkeme kararı ile bu kararları iptal ettirmiştir.
*Şimdiye kadar Bursa Barosu, TMOBB ve DOĞADER’in, Uludağ’daki yapılaşma ve talana karşı açtığı yirmiye yakın dava bulunmaktadır.
“BURSA’NIN HAVASINI TEMİZLEYEN ULUDAĞ”
Öztosun, “Ormanlarıyla Bursa’nın havasını temizleyen Uludağ’dır. Yer üstü su kaynaklarıyla Bursa halkına içme suyu sağlayan iki büyük barajımızı (Nilüfer ve Doğancı), dereleri, yeraltı sularını besleyen Uludağ’dır. Sakallı akbabanın, yaban kedisinin, Apollo kelebeğinin ve nicelerinin yuvasıdır. Uludağ’da tespit edilen 1308 bitki türünün 32’si Uludağ için endemik (yaşam alanı o bölgeyle sınırlı olan) 143’ü ise Türkiye endemiğidir. Uludağ halen 175 endemik türe ev sahipliği yapmaktadır. Yapılan güncel arazi çalışmalarında, halen yeni türlerin keşfedildiği, eşsiz bir biyorezerv alanıdır” şeklinde konuştu.
“ULUDAĞ MİLLİ PARK OLARAK KALMALIDIR”
“Bu yüzden Uludağ milli parktır ve milli park olarak kalmalıdır!” diyen Öztosun, sözlerini şöyle tamamladı;
*Uludağ’da yaşayan 32 endemik türün yok olmasını engelleyen halen Uludağ’ın Milli Parklar Kanunu ile korunmasıdır.
*Alan Başkanlığı Yasası ile yapılaşma ve talan artacak, Uludağ ormanlarının, su kaynaklarının, endemik bitki çeşitliliğinin yok oluşu hızlanacak ve gelecekte Uludağ eteklerindeki yerleşim yerlerinden başlayarak Bursa’yı da yok edecektir.
*Uludağ, Bursa’nın yaşam kaynağıdır, kültürel mirasıdır. Bunun içindir ki Uludağ siyasetin, sermayenin talanına ve insafına bırakılamaz. Gelecek nesillere yaşanabilir bir bursa bırakabilmek için Uludağ milli park olarak kalmalı ve milli park kanunları tavizsiz uygulanmalıdır.