Türkiye’nin iklim değişimi olasılığının bulunduğu bir kuşakta yer aldığını belirten Prof. Dr. Murat Türkeş; “Antalya, kuraklığa eğilimli ve hassas, şiddetli yağışların da olabileceği oynak değişken bir yağış rejiminin bulunduğu bir bölgede. Yıllık ortalama buharlaşma ise çok yüksek. Bu tarım için olumsuz bir durum” dedi.
Antalya Tarım Konseyi (ATAK) ile Antalya Ticaret Borsası (ATB) işbirliğinde düzenlenen “Antalya Tarımında İklim Değişikliği, Kuraklık ve Su Sorunu Paneli” çevrimiçi yapıldı.
ATAK Genel Sekreteri Gonca Ertok moderatörlüğünde yapılan panele, Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, Su Politikaları Derneği ve Hidropolitik Akademi Başkanı Dursun Yıldız katıldı.
ÇÖLLEŞME UYARISI
Türkeş, çölleşme sürecinin dünyanın yüzde 49’una ulaştığını kaydederken, Türkiye arazisinin yüzde 60’ının kurak olduğunu, yüzde 65’inin ise çölleşme sürecine açık olduğunu söyledi.
Su politikalarının buna göre yürütülmesi gerektiğini vurgulayan Türkeş, Antalya’nın Elmalı ilçesi gibi batı iç kesiminin çölleşme riskiyle karşı karşıya olduğunu bildirirken, iklim değişikliğinin yanı sıra yanlış arazi kullanımı gibi uygulamaların riski artırdığını belirtti.
“SU ZENGİNİ DEĞİLİZ”
Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığını, yıllık su açığı bulunan bir ülke olduğunu dile getiren Türkeş, su kullanımının doğru yönetiminin önemine dikkat çekerek; “Türkiye’nin sıcaklık rejimin giderek tropikleşmekte. Antalya’da ise yaz günlerinde tropikal günlerin artıyor. Yüksek sıcaklık birlikte toprak neminin de azalmaktadır. Betonlaşma hızla artarken yeşil alanlar ise azalmaktadır. Gece de devam eden buharlaşmanın tarım için risk oluşturuyor. Son dönemde yağışların artmasıyla meteorolojik kuralığın azaldığını ancak hidrolik ve tarımsal kuraklığın hala Antalya için tehdit oluşturmaktadır. Son yağışlar önemli ama kuraklık bitti diye hareket etmek çok yanlış” dedi.
ÖNERİLER
Tarımdan sonra en önemli su kullanıcısının kentler olduğunu söyleyen Türkeş, “Kuraklık tarımla birlikte en çok büyük kentleri vuruyor. Su tüketimi fazla olan bitki ürün deseninden kaçınılmalı, 10 binlerce yılın birikimi yeraltı suyunun hunharca kullanılmamalı, iklim ve çevre dostu sürdürülebilir tarım, su kaynakları kullanımını politikalarının uygulanması, modern sulama yöntemlerinin teşvik edilmesi gerekmektedir” diye konuştu.
“YAĞIŞLARA KARŞI REHAVET”
Su Politikaları Derneği ve Hidropolitik Akademi Başkanı Dursun Yıldız, son 3 yıldır Türkiye’nin kuraklıkla “boğuştuğunu” söylerken, son dönemde ise karar vericileri rehavete sevk edebilecek yağış olduğunu söyledi.
Barajlar bir miktar dolunca su sıkıntısı yokmuş gibi davranıldığını ifade eden Yıldız, “Türkiye’nin ciddi şekilde su sorunu var. Suyunu, enerjisini, gıdasını ve çevresini biyoçeşitliliğini planlaması, yönetmesi zorunluluğu var” şeklinde konuştu.
“SU YASASI BEKLENİYOR”
Kuraklıktan en çok tarım sektörünün etkileneceğini belirten Yıldız, ülkede sulama altyapısının eski ve ekonomik ömrünü doldurduğunu, kanalet hatlarının arızalı olduğunu, sulama altyapısının yeniden değerlendirilip daha verimli hale getirilmesi gerektiğini anlattı.
Su yönetimi yasasının çıkmasını beklediklerini belirten Yıldız; “Su yönetiminin koordinasyon içerisinde yapılmalı. Ulusal su planındaki hedefler dikkate alınarak, birbirini tamamlayan uygulamalar, katılımcı, doğaya uyumlu, şeffaf, bir yönetim anlayışı ile daha fazla kaybetmeden yapılması gerekli. Yıldız, Zaman kaybetmeden Türkiye’de su yönetimi ele alınmalı. Bütün planlamalarımızı iklim değişikliğine göre organize etmeliyiz. Su yönetimi dinamik bir iştir. Planlaması ve uygulamasıyla dinamik olmayı gerektirir” ifadesini kullandı.