Saadet Partisi (SP) Lideri Temel Karamollaoğlu’nun, 81 yıllık hayatı ‘Son Tanık’ adıyla kitap oldu. Karamollaoğlu, Mustafa Yılmaz’ın kaleme aldığı kitapta hayatındaki az bilinen değişim anlarını şöyle sıraladı…
Ailemiz Karamollazadeler diye bilinir. Dedem soyadı kanunu çıkınca önce Karakaya soyadını alıyor, 1955’de ise Karamollaoğlu’na dönüş yapıyor. 1945’te annem vefat etti, ben dört yaşındaydım. Beyninde tümör tespit edilmişti, ameliyat için gittiği İstanbul’dan bir daha geri gelmedi. Beni üvey annem büyüttü.
ÖNCE ORG, SONRA SAZ ÇALDIM
Babam ilkokulda bana mandolin aldı. Müziğe meraklıydım, kendi kendime çalmayı öğrendim. Ortaokulda org çalmaya başladım. Gürün’de terk edilmiş bir Ermeni kilisesi vardı. Oradaki orgu, öğretmen olan babam bizim okula getirdi. Ben de org çalmayı öğrendim. Liseye geçince bu kez saz çalmayı öğrenip kendime bir saz aldım. İngiltere’ye giderken de sazımı yanımda götürdüm. Kurs almadım, mandolini, sazı, orgu deneye deneye öğrendim. Kayseri Lisesi’nde okudum. (Ünlü şair Behçet Kemal Çağlar ile Turgut Özal, Abdullah Gül, Korkut Özal, Yekta Güngör Özden ve Hulusi Akar bu lisede okudu.)
SÜLÜN OSMAN’I YAKALADI
Dayım Şebip Karamollaoğlu Emniyet müdürüydü. 1975 seçimlerinde CHP’den Bursa Senatörü olarak Meclis’e girdi. Ben de 1977 seçimlerinde MSP’den milletvekili oldum, aynı dönemde TBMM’de birlikte görev yaptık. Komisyonlarda bazen karşı karşıya geldik. Ama aramız iyiydi, görüşlerimiz, düşüncelerimiz, yaşam tarzlarımız, ülke meselelerine bakışımız farklıydı, ama birbirimize sevgi ve saygımızı hep koruduk. Sülün Osman o dönem İstanbul’un en ünlü dolandırıcılarından, vatandaşa İstanbul’daki Galata Kulesini, Taksim Meydanını falan satıyor. İstanbul’da sıkışınca Bursa’ya kaçıyor. Sülün Osmanı, Bursa Altıparmak’ta bir işkembecide çorba içerken dayım yakaladı.
ERBAKAN’LA BİR SOHBET TOPLANTISINDA TANIŞTI
Temel Karamollaoğlu, siyasete nasıl atıldığını, “Necmettin Erbakan ile İngiltere dönüşü bir sohbette tanıştım. O günden itibaren vefatına kadar yanından ayrılmadım” diye anlattı.
1963 yılında İngiltere’deydim. Bir toplantıda eşim Ayşe dikkatimi çekti, çok utangaçtı. Ben de genelde utangaç ve çekingen biriyimdir. Ayşe Hanım Manchester’da bir gazetede idari personel olarak çalışıyordu, ablası da vardı. Biz tanıştıktan kısa süre sonra annesini babasını görmeye gittim, sonra evlendik. Eşim İngiliz asıllı. Çirkin ithamlar oldu (İngiliz ajanı vs), bu Ayşe Hanım’ı çok üzdü. İftiraları gündeme getirenlere hakkımı helal etmiyorum. Hiçbirimiz bu dünyada kalıcı değiliz, hesap gününde Cenâb-ı Allah’ın huzurunda hepsiyle hesaplaşacağız.