Çelik Sektöründe Alarm! Aşırı Kapasite Piyasayı Tehdit Ediyor
Ekonomi

Çelik Sektöründe Alarm! Aşırı Kapasite Piyasayı Tehdit Ediyor


27 May 20255 dk okuma40 görüntülenmeSon güncelleme: 23 June 2025

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD),yayımladığı OECD Çelik Görünümü 2025 raporu ile küresel çelik piyasasında artan "aşırı kapasite" endişesini gündeme getirdi. Rapora göre, piyasa bozucu sübvansiyonlar ve diğer piyasa dışı uygulamalar, çelik sektöründe istikrarsızlığa ve adil rekabetin bozulmasına neden oluyor. Bu durumun önüne geçmek için acil önlemler alınması gerektiği vurgulanıyor. Peki, bu durum Türkiye'yi ve küresel çelik sektörünü nasıl etkileyecek?

Küresel Çelik Piyasasında Tehlike Çanları

Raporda, küresel çelik piyasasının tehlikeli bir durumda olduğu ve devam eden aşırı kapasite artışının piyasadaki riskleri artırdığı belirtiliyor. Küresel çelik kapasitesinin 2027'ye kadar 165 milyon ton artacağı öngörülüyor. Bu kapasite artışının büyük bir bölümü, özellikle Çin ve Hindistan başta olmak üzere Asya ülkelerinden kaynaklanacak. Ancak, çelikte talep artışının kapasitenin oldukça altında kalacağı tahmin ediliyor. Bu durum, arz-talep dengesini daha da bozarak 2027'ye kadar 721 milyon tonluk bir arz fazlalığına yol açabilir.

OECD ülkelerinin 2024'teki toplam çelik üretiminden 290 milyon ton daha fazla olan bu aşırı kapasite, piyasa oyuncularının karlılıkları, yatırım planları, istihdam ve karbon azaltım politikaları üzerinde ciddi baskılar oluşturabilir. Çelik talebinin düşük kalmaya devam edeceği ve kapasite kullanım oranlarının yüzde 70'e gerileyeceği öngörülüyor. Bu durum, sektördeki rekabeti daha da artırarak şirketlerin ayakta kalmasını zorlaştırabilir.

Sübvansiyonların Piyasaya Etkisi

Birçok OECD dışı ülkedeki yüksek sübvansiyon seviyeleri ve çeşitli politika bozulmaları, çelik üretimindeki bu dengesizliğin başlıca nedenleri olarak gösteriliyor. Özellikle Çin'in çelik sübvansiyon oranı, firma gelirlerinin yüzdesi olarak ölçüldüğünde, OECD ülkelerindeki seviyenin 10 katına denk geliyor. Bu durum, Çin'in çelik ihracatını önemli ölçüde artırarak diğer ülkelerdeki piyasaları olumsuz etkiliyor.

Çin'in çelik ihracatı 2020'den beri iki kattan fazla artarak 2024'te 118 milyon tonla rekor seviyeye ulaştı. Bu artış, OECD ekonomilerindeki çelik piyasalarında bozulmaya yol açarken, 2023'ten beri damping önlemlerinde 5 kat artışa neden oldu. Piyasadaki bu bozulmalar, OECD ülkelerindeki çelik şirketleri üzerinde önemli baskılar oluşturdu, şirketlerin karlılıkları tarihi düşük seviyeye geriledi ve büyük çaplı iş kayıpları yaşandı.

Çözüm Önerileri ve Uluslararası İşbirliği

OECD, piyasada daha fazla bozulmanın önüne geçebilmek için yapısal reformların gerçekleştirilmesi, uluslararası eşgüdümü ve eşit rekabet ortamını sağlayacak devlet destekli önlemlerin alınması ve düşük karbonlu teknolojilerin geliştirilmesini ve yaygınlaştırılmasını hızlandırmak için uluslararası işbirliği sağlanması çağrısında bulunuyor. Bu kapsamda atılması gereken adımlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Yapısal Reformlar: Çelik sektöründeki verimliliği artırmak ve rekabet gücünü yükseltmek için yapısal reformlar yapılmalı.
  • Uluslararası Eşgüdüm: Ülkeler arası işbirliği artırılarak, adil rekabet ortamının sağlanması için ortak politikalar geliştirilmeli.
  • Düşük Karbonlu Teknolojiler: Çelik üretiminde karbon salınımını azaltacak teknolojilere yatırım yapılmalı ve bu teknolojilerin yaygınlaştırılması teşvik edilmeli.

OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, rapora ilişkin değerlendirmesinde, sektörde artan aşırı kapasite ve bunu yönlendiren bozucu politikaların acilen ele alınması gerektiğini belirterek,

"Böylece küresel çelik piyasalarının düzgün işlemesi sağlanabilir. Kanıta dayalı diyalog ve uluslararası işbirliği yoluyla, adil rekabeti yeniden tesis edebilir ve dünya çapında daha verimli, sürdürülebilir bir çelik sektörüne ulaşabiliriz."
ifadelerini kullandı.

OECD'nin raporu, küresel çelik piyasasının karşı karşıya olduğu ciddi sorunlara dikkat çekiyor. Aşırı kapasite, sübvansiyonlar ve politika bozulmaları gibi faktörler, piyasada istikrarsızlığa ve rekabetin bozulmasına neden oluyor. Bu durumun önüne geçmek için uluslararası işbirliği ve yapısal reformlar büyük önem taşıyor. Aksi takdirde, çelik sektöründe daha büyük sorunlar yaşanması kaçınılmaz olabilir.