Türkiye Lojistikte Fırsat Yaratıyor! AB ile Entegrasyon Şart mı?
Ekonomi

Türkiye Lojistikte Fırsat Yaratıyor! AB ile Entegrasyon Şart mı?

18 May 20255 dk okuma

Dinçer Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Dinçer, Avrupa'nın mevcut durumunun Türkiye için lojistikte önemli bir fırsat oluşturduğunu vurguladı. Dinçer, "Dünyada şu an gelinen durum, Türkiye ve Avrupa'nın birbiriyle daha iyi entegre olmasını gerektiriyor. Yeni dünya düzeni, lojistik sektörü için yepyeni fırsat kapıları açıyor" dedi.

Türkiye İçin Lojistikte Yeni Dönem mi Başlıyor?

Rusya-Ukrayna Savaşı'nın ardından enerji ve güvenlik sorunlarıyla boğuşan Avrupa Birliği (AB),olası bir Trump başkanlığı ve Çin'in küresel rekabetteki yükselişiyle de karşı karşıya. Bu durum, AB'yi yeni denge arayışlarına itiyor. AB, tedarik zincirini güvence altına alacak istikrarlı ortaklar ararken, Türkiye Orta Koridor'daki stratejik konumu, gelişmiş ulaşım altyapısı ve sanayi kapasitesiyle öne çıkıyor. Küresel düzenden bölgesel işbirliklerine geçişin hızlandığı bu dönemde, AB ile Türkiye arasındaki derinleşen entegrasyon, özellikle lojistik sektöründe büyük fırsatlar sunabilir.

Uzmanlar, uzun süredir gündemde olan Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve 6 yıl sonra gerçekleşen AB-Türkiye Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyaloğu'nun, Türk lojistik sektörü için yeni ufuklar açabileceğini ve hizmet ihracatında önemli avantajlar sağlayabileceğini belirtiyor.

"Global Anlayış Yerini Bölgesel İşbirliklerine Bırakıyor"

Mustafa Dinçer, küresel ekonomilerin ticaret savaşları, bölgesel çekişmeler ve resesyon endişeleriyle mücadele ettiği bir dönemde, Türkiye'nin AB ile güçlenen işbirliğinin lojistik sektörü için büyük fırsatlar barındırdığını ifade etti. Trump'ın yeniden başkan seçilmesiyle küresel dengelerin tamamen değiştiğini vurgulayan Dinçer şunları söyledi:

"Pek çok uzmanın da belirttiği gibi, Türkiye'nin önünde büyük bir fırsat var. Global anlayış bölgesel işbirliklerine doğru evriliyor. Bu dönüşümde işler tamamen değişecek. Avrupa'nın Türkiye'ye, madeni, üretimi, insanı ve diğer kaynakları nedeniyle daha da yakınlaşması gerekecek. Biz de Avrupa'ya yatırım yapan bir lojistik firması olarak bu durumu stratejilerimize dahil ediyoruz."

Dinçer, Türkiye ve AB arasındaki entegrasyonun kaçınılmaz olduğunu savunarak, "AB ile entegrasyon, Gümrük Birliği veya başka bir şekilde mutlaka sağlanmalı. Avrupa, Türkiye ile bir şekilde entegre olmak zorunda. Yeni gelişmeler bu durumu daha da zorunlu kılıyor," dedi. Lojistik sektörünün bu süreçte rekabet avantajı elde edebileceğini belirten Dinçer, dijitalleşme ve yeşil dönüşüm gibi alanlarda ilerleme sağlanmazsa elde edilecek kazanımların sınırlı kalabileceği uyarısında bulundu. Bu nedenle, sektörü destekleyecek politikaların üretilmesi ve kamu-özel sektör işbirliğinin kritik önem taşıdığını vurguladı.

Türkiye'de özellikle hizmet lojistiği için sektörü destekleyecek teşviklerin geliştirilebileceğine dikkat çeken Dinçer, konuşmasına şöyle devam etti:

"Türkiye, sektörel stratejiler geliştirebilir. Halihazırda yapılan pek çok uygulama var ancak değişen koşullar bunların tekrar gözden geçirilmesini gerekli kılabilir. Lojistik sektörüne yönelik bir teşvik veya finansman mekanizmasının oluşturulması, sektörün gelişimi ve rekabet gücünün arttırılması açısından oldukça önemli. Türkiye'nin konumu lojistik sektörü için büyük bir potansiyel taşısa da sektörel zorluklar, finansman erişimi, altyapı eksiklikleri ve teknoloji yatırımları gibi konular da göz önünde bulundurulmalıdır. Lojistik sektörüne yapılacak teşvik uygulamalarının geliştirilmesi firmaların dijital sistemler ve otomasyon teknolojileri kullanarak verimliliklerini artırmalarına yardımcı olacaktır."

Lojistikte Teşvikler Yetersiz mi?

Ticaret Bakanlığı'nın Yurt Dışı Lojistik Dağıtım Ağları (YLDA) desteği ve prefinansman uygulamasının olumlu olduğunu ancak küresel ölçekte yetersiz kaldığını belirten Dinçer, "Ancak bu teşvik uygulamaları dünyayla kıyaslanınca küçük kalıyor. Örneğin Danimarka son yıllarda 16 milyar avroluk şirket alımı yaptı. Çin'in, Amerika'nın, Hindistan'ın ve Avrupa'nın yaptıkları yanında zayıf kalıyoruz," dedi.

Dinçer, her değişimin bir fırsat olduğuna dikkat çekerek, Türk halkının çok kabiliyetli bir millet olduğunu ifade etti. Paradigma değişirken stratejilerin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Dinçer, "Çok uzun vadeli stratejiler artık dünyada çalışmıyor. Önce odaklanmalı, stratejimizi belirlemeli ve seçimimizi yapmalıyız. Değişen dünya önümüze yeni seçenekler getiriyor," şeklinde konuştu.

Avrupa'nın mevcut durumunun Türkiye için lojistikte bir fırsat yarattığının altını çizen Dinçer, dünyada şu an gelinen durumun Türkiye ve Avrupa'nın birbiriyle daha iyi entegre olmasını gerektirdiğini kaydetti. Türkiye'nin bunu iyi kullanması gerektiğini dile getiren Dinçer, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"Bu bir şans, yeni dünya düzeni lojistik için yeni fırsat kapıları yaratıyor. Çin gibi bir gerçek var ortada, Çin pek çok sektörde atılım yapıyor, devlet ve özel sektör entegrasyonu çok iyi. Türkiye, rakibi olarak önce Çin'i öne çıkarmalı. Dünyadaki pek çok ülke için geçerli bu. Çin'in özellikle Amerika'ya satış yapamaması iyi okunmalı. Bu durum Çin'in pazar kaybetmesine ve yeni pazarlar aramasına neden olacaktır. Çok ciddi bir miktarda üretim kapasiteleri var çünkü. Avrupa'nın ve Amerika'nın sürdürdüğü stratejiler başarısız oldu. Tarife politikası da başarısız olabilir. Sonuca bakacağız, satranç oynanıyor şu an."

Sonuç olarak, AB ve Türkiye arasındaki olası entegrasyon, Türk lojistik sektörü için önemli fırsatlar sunarken, sektörün rekabet gücünü artırmak için kamu ve özel sektör işbirliği, dijitalleşme ve yeşil dönüşüm gibi alanlarda adımlar atılması büyük önem taşıyor. Türkiye'nin bu fırsatı değerlendirebilmesi için stratejik planlamalar yapması ve sektörü destekleyici politikalar geliştirmesi gerekiyor.