Türkiye'de hukuk tartışmaları bitmek bilmiyor. Maraş Türkoğlu L Tipi 2 No'lu Kapalı Cezaevi'nde tutulan 30 yıllık mahpus Hikmet Çalağan, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ihlal kararına rağmen tahliye edilmiyor. Bu durum, akıllara TİP Milletvekili Can Atalay'ın benzer durumunu getiriyor ve yargı kararlarının uygulanabilirliği konusundaki endişeleri artırıyor.
Hikmet Çalağan'ın Hukuki Süreci
1993 yılında İstanbul'da gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Hikmet Çalağan, dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından "Devletin birliği ve beraberliğini bozmak" suçlamasıyla müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 2023 yılında 30 yıllık ceza infaz süresini tamamlayan Çalağan'ın tahliyesi, "hücre cezaları" gerekçe gösterilerek ertelendi. Bu durum üzerine Çalağan'ın avukatı Alişan Şahin, müvekkilinin tahliye edilmemesini AYM'ye taşıdı.
AYM, 2024 yılında ihlal kararı verdi ancak Çalağan buna rağmen tahliye edilmedi. Tahliyesi iki yıldır uzatılan Çalağan’ın avukatı Şahin, Mezopotamya Ajansı’na yaptığı açıklamada, Çalağan’ın sürecini tutuklu TİP Milletvekili Can Atalay dosyasına benzetti. Şahin, "AYM’nin ihlal kararının ardından dosya Kahramanmaraş İnfaz Hakimliğine geldi. Ancak AYM’nin kararı tanınmadı. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yaptığımız itirazda da karşılık bulmadı. Yargıtay da AYM kararını tanımadı ve önceki verdiği kararda direndi" dedi.
Avukat Şahin'den Açıklamalar ve Yeni Başvuru
Avukat Alişan Şahin, AYM'ye yeni bir başvuru yaptıklarını belirterek, "Üzerinden bir yıla yakın bir süre geçmesine rağmen AYM halen başvuruyu hükme bağlamadı. AYM, ceza infazı tamamlanmış olmasına rağmen serbest bırakılmayan Çalağan’ın bir an önce tahliyesi için yaptırımcı bir karar yazmalı" ifadelerini kullandı. Bu durum, AYM kararlarının uygulanması ve mahkumların haklarının korunması konusundaki soru işaretlerini daha da derinleştiriyor.
Türkiye'de Hukukun Üstünlüğü Tartışmaları
Bu olay, Türkiye'de hukukun üstünlüğü ve yargı kararlarının uygulanabilirliği konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi. Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının alt mahkemeler ve diğer yargı organları tarafından tanınmaması, hukuk sistemine olan güveni sarsıyor ve adalet arayışındaki bireylerin umutlarını kırıyor. Bu tür durumlar, Türkiye'nin uluslararası alandaki itibarını da olumsuz etkiliyor.
Hikmet Çalağan'ın durumu, Türkiye'deki yargı sisteminin işleyişi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanabilirliği konusunda ciddi soru işaretleri yaratıyor. AYM'nin ihlal kararına rağmen tahliye edilmemesi, hukukun üstünlüğü ilkesinin ne kadar zedelendiğini gözler önüne seriyor. Bu durumun düzeltilmesi ve benzer durumların yaşanmaması için yargı reformu ve hukukun üstünlüğünün sağlanması büyük önem taşıyor.