14 Mayıs 2025 Çarşamba

Ortadoğu'da Yeni Dönem: Türkiye'nin Yükselişi ve Bölgesel İş Birliği!

Ortadoğu, uzun süredir beklenen dönüşümlerin eşiğinde. Soğuk Savaş sonrası oluşan kırılgan yapılar, yerini yepyeni bölgesel dengelere bırakmaya hazırlanıyor. Özellikle Türkiye ve Arap dünyası, bu tarihi dönüşüm sürecinde adeta yeni bir sayfa açıyor. Uzun zamandır çözülemeyen krizlerin aşılması, eski düşmanlıkların yerini iş birliğine bırakması ve jeopolitik fay hatlarının yeniden şekillenmesi, bölgemiz için eşsiz fırsatlar sunuyor.

Türkiye'nin Bölgesel Vizyonu

Suriye'ye uygulanan ambargonun kaldırılması, Lübnan ve Irak'taki siyasi yeniden yapılanmalar, bölgede yepyeni ittifakların doğmasına zemin hazırlıyor. Türkiye'nin liderliğinde gelişen bu yeni bölgesel vizyon, Arap dünyasında uzun süredir eksikliği hissedilen ortak aklın ve dayanışmanın yeniden inşa edilmesini amaçlıyor. Bu süreç, aynı zamanda Türkiye'nin 21. yüzyılda küresel ölçekte daha etkin bir rol üstlenme arzusunu da yansıtıyor.

Terörle mücadele konusunda da önemli gelişmeler yaşanıyor. PKK'nın silahlı mücadeleye son verdiğini ve örgütsel yapısını Kandil'de feshettiğini duyurması, Türkiye için sadece güvenlik açısından değil, aynı zamanda sosyopolitik bir kazanım anlamına geliyor. 1978'de kurulan örgütün tarihe karışması, Türkler, Kürtler ve bölge halkları için yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Bu gelişme, Türkiye'nin iç barışını güçlendirecek ve bölgedeki Kürt meselesinin silah dışı yollarla çözümüne olanak sağlayacaktır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şu sözleri bu noktada büyük önem taşıyor: “Terörsüz Türkiye hedefimize engelleri aşarak, ön yargıları kırarak, fitne ve nifak tuzaklarını bozarak emin adımlarla yürüyoruz. Bu süreçte kritik bir eşiği daha aştık.”

Diplomasi Merkezi İstanbul

Bölgedeki diplomatik trafiğin kalbi artık İstanbul'da atıyor. Ardı ardına gerçekleşen kritik zirveler, Türkiye'nin uluslararası arenadaki etkisini açıkça gösteriyor. Ukrayna ile Rusya arasındaki barış görüşmelerinin ve İran ile Avrupa ülkeleri arasındaki nükleer müzakerelerin İstanbul'da yapılması, Türkiye'nin sadece bölgesel bir güç değil, aynı zamanda küresel bir arabulucu olduğunu da kanıtlıyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Riyad'da Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile bir araya gelmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da telekonferans yoluyla katılması, Arap dünyasında yeni bir stratejik yapının doğduğunu işaret ediyor. Suriye'ye yönelik yaptırımların Suudi Arabistan tarafından da desteklenerek kaldırılması, Arap dayanışmasının yeniden tesisine yönelik önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.

Trump'ın 11 Eylül'den DEAŞ'a kadar olan süreci "eski ABD rejimlerinin ve neo-con politikalarının felaketi" olarak tanımlaması, Amerikan dış politikasında radikal bir değişimin sinyallerini veriyor. İsrail Başbakanı Netanyahu'yu yalnızlaştıran ancak İsrail'i tamamen terk etmeyen Trump'ın tavrı, Tel Aviv'de bir liderlik değişimini hedeflediğini gösteriyor.

Geleceğe Bakış

Bugün Türkiye, Katar, Kuveyt, Umman ve Suudi Arabistan arasında gelişen iş birliğine Mısır'ın da katılmasıyla, Suriye, Lübnan, Gazze, Irak ve Yemen gibi kriz bölgelerinin yeniden inşasına yönelik güçlü bir bölgesel ittifak kurulabilir. Uzun vadede bölge halklarıyla uyum içinde olan İran'ın da bu sürece dahil edilmesiyle İsrail'in bölgedeki saldırgan politikalarının sınırlandırılması ve Filistin meselesinde daha etkili bir diplomatik ağırlığın ortaya çıkması mümkün olabilir.

Sonuç olarak, Ortadoğu yeni bir jeopolitik şekillenmeye doğru ilerliyor. Bu dönüşümün başarısı, bölge ülkelerinin ortak bir irade göstermesine ve halklarının refahını ön planda tutan politikalar izlemesine bağlı. Tarih, bir kez daha bölge halklarına kendi kaderlerini belirleme fırsatı sunuyor. Bu fırsatın kaçırılmaması, sadece bugünü değil, gelecek nesillerin geleceğini de etkileyecektir.

İlgili Haberler