Türkiye'de LGBTİ+ hakları konusunda yaşanan gerileme, uluslararası kamuoyunda yankı uyandırmaya devam ediyor. İnsan Hakları Derneği, Kaos GL ve 17 Mayıs Derneği'nin ortak raporu, Türkiye'nin LGBTİ+'ların haklarını sistematik olarak ihlal ettiğini ve uluslararası standartlardan uzaklaştığını ortaya koyuyor. Peki, bu durum Türkiye'yi nasıl bir geleceğe sürüklüyor? Uluslararası toplumun tepkisi ne olacak?
Türkiye'de LGBTİ+'lara Yönelik Hak İhlalleri Derinleşiyor
Raporda, Türkiye'de LGBTİ+'lara yönelik yasal ve kurumsal ayrımcılık, nefret söylemi, hak ihlalleri ve cezasızlık kültürünün yapısal bir hal aldığı vurgulanıyor. Bu durum, sivil toplum kuruluşlarının ulusal ve uluslararası düzeyde yürüttüğü savunuculuk faaliyetlerini daha da önemli kılıyor. Ancak, bazı ülkelerin bu hak ihlallerine karşı sessiz kalması, küresel ölçekte LGBTİ+ karşıtı eğilimlerin arttığını gösteriyor.
- Anayasal Güvence Eksikliği: Mevcut anayasal hükümler, LGBTİ+ bireyleri ayrımcılıktan korumak için yetersiz kalıyor.
- Mevzuat Boşlukları: Nefret suçları ve ayrımcılık karşıtlığını ele alan mevzuat eksikliği, önemli boşluklar yaratıyor.
- Temel Hak İhlalleri: LGBTİ+ bireyler, yaşam hakkı, ifade özgürlüğü, barışçıl toplanma ve istihdam hakkı gibi temel hakların ihlalleriyle karşı karşıya kalıyor.
- Cezasızlık Kültürü: Nefret suçları ve şüpheli ölümler genellikle cezasız kalıyor.
- Sağlık Hizmetlerinde Ayrımcılık: Trans bireyler, sağlık hizmetlerine erişimde ayrımcılık ve onur kırıcı cinsiyet tanıma süreçleriyle karşılaşıyor.
- Eğitimde Güvenli Ortam Eksikliği: LGBTİ+ bireyler, eğitimde çalışmalarını sürdürebilecekleri güvenli ortamlardan yoksun kalıyor.
- Nefret Söylemi ve Finansal Destek: Kamu otoriteleri, LGBTİ+ topluluğunu hedef alan nefret söylemini sürdürürken, ayrımcı anlatılar medya kuruluşları aracılığıyla finansal olarak destekleniyor.
- Zorunlu Cerrahi Müdahaleler: TMK 40. madde kapsamında transların cinsiyet uyum süreci hâlâ zorunlu cerrahi müdahalelere bağlı. İnterseks çocuklar ise rıza dışı müdahalelere karşı korumasız.
- Toplanma Özgürlüğünün Kısıtlanması: Barışçıl toplanma hakkı fiilen ortadan kalkmış durumda. Onur Yürüyüşleri ve benzeri etkinlikler sistematik biçimde yasaklanıyor.
- Hak Savunuculuğunun Kriminalize Edilmesi: Kaos GL ve 17 Mayıs Derneği gibi sivil toplum aktörlerine yönelik “müstehcenlik” gibi gerekçelerle başlatılan soruşturmalar, hak savunuculuğunu kriminalize ediyor.
Uluslararası Toplumun Beklentileri ve Türkiye'nin Geleceği
Raporun yazarlarından Avukat Kerem Dikmen, "Tavsiyelerimiz Türkiye'ye iletildi" diyerek, uluslararası toplumun Türkiye'den beklentilerini dile getiriyor. Dikmen, Türk Ceza Kanunu'nun 122. maddesinin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığı da cezalandıracak şekilde değiştirilmesi, TİHEK'in ayrımcı yapısının dönüştürülmesi ve sözde 'onarım terapilerinin' yasaklanması gibi önemli tavsiyelerde bulunuyor. Bu tavsiyelerin dikkate alınmaması durumunda, Türkiye'nin uluslararası alanda yalnızlaşma riski artabilir.
TİHEK'in Rolü ve Önemi
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK), ayrımcılığın önlenmesi ve insan haklarının korunması amacıyla kurulmuş bir kurumdur. Ancak, rapor TİHEK'in mevcut yapısının ayrımcı olduğunu ve bir insan hakları mekanizması olmaktan uzaklaştığını vurguluyor. Bu nedenle, TİHEK'in yapısının dönüştürülmesi ve daha kapsayıcı bir hale getirilmesi, LGBTİ+ haklarının korunması açısından büyük önem taşıyor.
Türkiye'nin LGBTİ+ hakları konusunda somut adımlar atmaması halinde, uluslararası toplumun baskısı ve izole edilme riskiyle karşı karşıya kalabileceği açıkça görülüyor. Bu durum, Türkiye'nin hem iç politikası hem de dış ilişkileri açısından önemli sonuçlar doğurabilir. Türkiye'nin insan haklarına saygılı bir ülke olarak uluslararası toplumda yerini koruyabilmesi için, LGBTİ+ hakları konusunda daha duyarlı ve kapsayıcı bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor.