
Ergene Davası: 1,5 Milyon TL Bilirkişi Ücreti Adaleti Engelliyor mu?
Marmara Denizi'ni sanayi kirliliğinden koruma amacıyla açılan Ergene Derin Deniz Deşarjı davasında talep edilen 1,5 milyon TL'lik bilirkişi masrafı, tartışma yarattı. Hukukçular ve çevreciler, bu durumun adalete erişimi zorlaştırdığını ve hak arama özgürlüğünü kısıtladığını savunuyor.
Yüksek Maliyetler Adalete Engel mi?
Dava avukatı Tunç Lokum, istenen analiz ve ölçüm masraflarının (kara testleri için 296 bin 520 TL, deniz testleri için 1 milyon 200 bin TL) çevre davalarında talep edilen en yüksek miktar olduğunu belirtiyor. Lokum, 18 yurttaşın bu maliyeti karşılamasının mümkün olmadığını ve bu durumun hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırdığını vurguluyor.
Lokum, dava sürecinde atık su pompalanmasında artış yaşandığını ve Marmara Denizi'nin özel çevre koruma bölgesi ilan edilmesine rağmen, evsel atıkların dahi bırakılmasının hukuka aykırı olduğunu ifade ediyor. Ergene Derin Deşarj A.Ş.'nin başında Tekirdağ Valiliği'nin bulunmasına da dikkat çeken Lokum, mahkeme sürecinde gerekli belgelerin sunulmadığını ve şirketin "arıtılmış su basıyoruz" savunmasıyla geçiştirdiğini iddia ediyor.
- Normalde arıtılmış suyun tekrar fabrika sistemine dönmesi veya tarım arazilerinin sulanmasında kullanılması gerektiğini, ancak bunun yapılmadığını belirtiyor.
- Çorlu'daki sanayi bölgelerindeki farklı sektörlerin atık sularının arıtılmasının mümkün olmadığını ve mevcut koşulların Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği'ne uygun olmadığını savunuyor.
Tarafların Savunmaları
Eleştirilerin odağındaki Ergene Derin Deşarj A.Ş. Genel Müdür Vekili Murat Aktaş ise altyapı yatırımlarının mevzuata uygun olduğunu ve arıtılan suyun ileri biyolojik ve kimyasal süreçlerden geçtiğini belirtiyor. Aktaş, tesisin günlük 230 bin metreküp arıtılmış suyu denize deşarj ettiğini ve 120 milyon dolarlık projede 9 OSB ve 6 arıtma tesisinin yer aldığını ifade ediyor.
Aktaş, yüzde 100 arıtmanın mümkün olmadığını, denize verilen suyun insan teması ve tarımsal kullanım için uygun olmadığını ancak deniz için düşük bir tuzluluk oranına sahip olduğunu söylüyor. Ayrıca, Marmara'daki müsilaj sorununun sadece derin deşarj sistemine bağlanmasının yanlış olduğunu ve birçok etkenin bulunduğunu savunuyor.
Trakya Platformu Yürütme Kurulu Üyesi Murat Sevgi ise projenin başından beri yanlış kurgulandığını ve AAT çıktılarının denize verilmesinin ölümcül olduğunu belirtiyor. Sevgi, arıtma sürecinin maliyeti ve şeffaflıktan uzak yürütülmesi nedeniyle endişelerini dile getiriyor ve firmanın günlük maliyetleri açıklaması gerektiğini vurguluyor.
Tekirdağ Barosu Çevre, Kent ve İklim Değişikliği Komisyonu Başkanı Büşra Gürbüz ise çevre davalarının yüksek maliyetler nedeniyle neredeyse imkansız hale geldiğini belirtiyor. Gürbüz, mahkeme giderlerinin caydırıcı olmaması ve adalete erişimin kolaylaştırılması gerektiğini vurguluyor.
Ergene Derin Deniz Deşarjı davası, çevre davalarındaki yüksek maliyetlerin adalete erişimi ne kadar zorlaştırdığını gözler önüne seriyor. Davanın sonucu, çevre hukuku ve hak arama özgürlüğü açısından önemli bir emsal teşkil edecek. Yüksek bilirkişi ücretleri ve diğer masraflar, çevre savunucularının ve yurttaşların haklarını aramalarını engelleyebilir ve çevre kirliliğinin önüne geçilmesini zorlaştırabilir. Bu nedenle, çevre davalarındaki maliyetlerin düşürülmesi ve adalete erişimin kolaylaştırılması büyük önem taşıyor.