Jandarma Özel Harekat Timi, vali onayıyla yaptığı operasyonda, termal kameralarla köylüyü terörist, matkabı kalaşnikof olarak gördü. Bir köylü başından vurularak öldürüldü, diğeri yaralandı. Uzun yargılama sonunda mahkemeden ceza çıkmadı. Son noktayı Anayasa Mahkemesi koydu: “Yaşam hakkı ihlal edilmiştir. 175’er bin TL tazminat ödenmesine ve yeniden yargılanmalarına…”
20 Aralık 2011 Salı günüydü… Mardin’de Nusaybin’e bağlı Heybeli Köyü’ne iki terör örgütü mensubunun geldiğine ilişkin istihbarat alındı. Bilgi teyide muhtaçtı ama Mardin Valisi saat 19.00’dan, 02.00’a kadar operasyon icra edilmesine onay verdi. Jandarma Özel Harekat Timi harekete geçti.
Tim komutanı Üsteğmen Y.T.K. o akşam yaşananları şöyle anlattı:
Tabur Komutanımız Binbaşı A.A. 18.30’da sabit hattan aradı. Heybeli Köyü’ndeki bir evde birden fazla terörist olduğunu, alay komutanlığı tarafından gerekli çalışmalar yapıldıktan sonra operasyon için hazırlık yapmamı söyledi.
15 dakika sonra yeniden aradı operasyona çıkma emrini verdi. 14 kişilik timimle yaya olarak yola çıktım. Zaten şüpheli evin konumunu biliyorduk. Öncü grup ilerledi.
Bu arada cep telefonum çaldı. Arayan bulunduğumuz köye 10 km mesafedeki Dallıağaç Jandarma Karakol Komutanıydı. O civarda bulunan kule üzerindeki termal kamera vasıtasıyla bulunduğumuz yer net olarak izlenebildiğini söyledi. Şüpheli evden iki şahsın çıktığını görmüştü.
Yanımda bulunan termal kamerayı evin bulunduğu yöne çevirdim. Gerçekten 2 şahıs çıkmış ilerliyorlardı. Öndeki şahsın elinde görünüş itibariyle silaha benzeyen bir şey vardı. Tuttuğu şeyin kesin olarak silah olduğu kanaatine vardım. Öncü grubun komutanına ilettim. O anda öncü gruptaki elemanlardan birisi ‘dur’ diye yüksek sesle bağırdı.
Hemen akabinde bizim tabirimizle iki darbe silah sesi geldi ve aynı anda mermi şaklaması olarak tabir ettiğimiz bir ses duydum. Mermi şaklaması ateş edilen bir silahtan çıkan bir merminin sizin yakınınızdan geçerken çıkardığı sestir. Refleks olarak ben kendimi yere attım. Ardından öncü grubumuzdaki arkadaşlar da silah sıkmaya başladı.
“ŞÜPHELİLERDEN BİRİNİ VURDUK”
Silah sesi bitince ben öncü grubun yanına doğru ilerledim. Bana ateş geldiğini o yüzden geri çekildiklerini, kendilerinde bir şey olmadığını ancak şüpheli şahıslardan birini vurduklarını söylediler.
Köyün içinde hareketlenme başladı. Sesli olarak köylülere hitaben ‘herkes evine girsin dağılın, fenerleri kapatın” diye birkaç kez ikazda bulunduk. Ancak hareketlilik kesilmedi. Bunun üzerine ben yanımdaki piyade tüfeğiyle uyarı amaçlı havaya ateş açtım.
GERÇEK ÇOK FARKLI ÇIKTI
Anayasa Mahkemesi’nin kamuya açık hale getirdiği dosyada yer alan bilgilere göre o akşam vurulan terörist değil köylülerdi, ellerindeki de kalaşnikof değil bildiğiniz matkaptı:
Heybeli Köyü Mardin’e 60, Nusaybin’e 47, Suriye sınırına 22 kilometre uzaktaydı. Mardin’e özgü tek katlı taş evlerin bulunduğu küçük bir köydü. Mehmet Eren, evindeki su tesisatında arızanın tamiri için eşinin amcasının oğlu Yusuf Akın’ı çağırmıştı.
Yusuf Akın 5 dakika mesafedeki Göllü Köyü’nde yaşıyordu. Transit minibüsüyle geldi. Gündüz başladıkları iş akşam 20.20 sıralarında ancak bitmişti.
Yusuf Akın halk arasında hilti olarak bilinen inşaat işlerinde kırıcı, delici olarak kullanılan aleti alarak minibüsüne doğru yürümeye başlamış, Mehmet Eren de elinde malzeme çantalarıyla onu takip ediyordu. Tam minibüsün bagaj kapağını açacakları sırada peş peşe silah sesleri gelmeye başlamıştı.
İMAMIN ARACIYLA HASTANEYE KALDIRILDI
Yusuf Akın yere düştü ,Mehmet Eren kalçasında bir acı hissetti. “Ateş etmeyin” diye bağırmaya çalıştı. Mehmet Eren karanlıktan ellerini havaya kaldırması yönündeki uyarıya riayet etti ama Yusuf Akın hareketsiz yatıyordu.
Biri imamın aracı, diğeri köy minibüsüyle hastaneye kaldırıldı. 37 yaşındaki Yusuf Akın başından vurulmuştu, kurtulamadı. 48 yaşındaki Mehmet Eren’in yarası ağır değildi.
5 yıl süren soruşturma, kovuşturma ve yargılama sonunda Ceza Mahkemesi 20 Aralık 2016 tarihinde sanıklara ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi. İstinaf başvurusu da 2017’de reddedildi.
İdari Tahkikak Komisyonunca hazırlanan 3 Ocak 2012 tarihli raporda, olayın gerçekleşmesinde herhangi bir personelin idari yönden kusur ve ihmalinin olmadığı belirtildi.
Anayasa Mahkemesi yaptığı incelemede şu tespit ve değerlendirmelerde bulundu:
- Ceza yargılamasının etkililiğine etki eden önemli eksiklikler göze çarpmaktadır.
- Yargılamadaki hiçbir unsur yargılamanın bu denli uzamasını haklı kılmamaktadır.
- İncelenen başvuruda Ceza Mahkemesinin sanıkların içine düştükleri hatanın kaçınılmaz olduğunu mevcut bulgularla ortaya koyamaması,
- Başvuruya konu operasyonun üçüncü kişilerin yaşamının korunmasına imkan verecek şekilde planlanmaması ve başvuruya konu ceza yargılamasının korunmasına imkan verecek şekilde planlanmaması
- Başvuruya konu ceza yargılamasında -başka hususlar yanında- ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin toplanmaması nedenleriyle yaşam hakkının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
HÜKÜM
- Yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
- Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR olduğuna,
- Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının maddi boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
- Anayasa’nın 17. maddesind egüvence altına alınan yaşam hakkının maddi boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
- Kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
- Başvuruculara ayrı ayrı net 175 bin TL manevi tazminat ÖDENMESİNE
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.